Kolektif bir kabusta yolunu kaybeden yazarların hikayesi
5 mins read

Kolektif bir kabusta yolunu kaybeden yazarların hikayesi

Daha önce çeşitli dergilerde yazı ve şiirleriyle isminden söz ettiren Murat Menteş, ilk olarak 1997’de yayımlanan ‘Kuzgunun Gölgesi’ adlı şiir kitabıyla basılı kitapların dünyasına adım attı. Ardından sırasıyla 2001 ve 2003’te yayımlanan deneme kitapları ‘Kaosa Mütevazı Bir Katkı’ ve ‘Aynalı Barikatlar’ ile bir kez daha okurla buluştu. Ancak Menteş’in tabiri caizse büyük patlamasını romanlarıyla yaşadığı söylenebilir. Onu geniş kitlelere ulaştıran, dönemine yenilikçi bir üslup ve içerik getiren romanları oldu. 2005 senesinde yayımlanan ‘Dublörün Dilemması’ ile okurun radarına giren Menteş, 2008 yılında ‘Korkma Ben Varım’ ile bir kez daha raflardaki yerini aldı. Yazara, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından verilen ‘Yılın Romanı Ödülü’nü kazandıran bu romanla birlikte farklı tarzlar arayışındaki okura da ‘Korkma Ben Varım’ demiş oldu.

Edebiyatın bizi cehaletten ve aptallıktan kurtardığını dile getiren Menteş, romanı ise “Kaosun ortasında aniden kapıları açılan ve bizi kral dairesine çıkaran bir asansör” olarak tanımlıyor. En başından itibaren de bütün romanları bu asansörün hakkını verecek biçimde, her daim yeniliklerin ve “tuhaflıkların” peşinde koşarak kaleme almaya, o birkaç gecelik asansör yolculuğu okur için unutulmaz kılmaya özen gösteriyor.

İlk iki romanından sonra arka arkaya kaleme aldığı ‘Ruhi Mücerret’ (2013), ‘Antika Titanik’ (2018), ‘Fink’ (2021) ve ‘Afili Hafiye’ (2023) adlı romanlar, hem Murat Menteş’in klasikleşmiş tarzını yansıtan hem de her biriyle okuru hayal bile edemeyeceği evrenlere uçuran asansör yolculukları oldu. Bu süreçte roman dışı çalışmaları da oldu yazarın. Kurgu dışı demek doğru olmaz, zira şimdilik dört kitaptan oluşan ‘Derde Deva Randevu’ serisi, kurgunun en sıra dışı hallerinden biri sayılabilir. ‘Müteveffa yazarlarla söyleşiler’ alt başlığıyla yayımlanan bu seride Dostoyevski’den Shakespeare’e, Tolstoy’dan Farabî’ye, Yunus Emre’den Nietzsche’ye edebiyat, felsefe ve bilim alanında eserler vermiş pek çok isimle yapılan röportajlar yer alıyor. Bizzat Murat Menteş’in yaptığı röportajlar. Bu isimlerin eserlerinden ve kendi dönemlerinde verdikleri röportajlardan derledikleri yanıtlara sorular iliştiren Menteş, okuması son derece keyifli ve sıra dışı bir işe imza attı.

Kendisiyle aynı dönemde ilk eserlerini veren ve ürettikleriyle geniş bir ilgi uyandıran Alper Canıgüz, Murat Uyurkulak, Emrah Serbes, Onur Ünlü gibi yazarlarla birlikte Afili Filintalar adlı bir edebî harekette de yer alan yazar, son romanı ‘Ucuz Romancılar’da ise karakter olarak bu ekipten isimleri seçmiş. Müteveffa yazarlarla kurgulanan eserlerin ardından bu kez de hayattaki yazarları ve o yazarların eserlerindeki kurgusal karakterleri akılalmaz olayların döndüğü bir kurgu evreninde bir arada görüyoruz.

Ucuz Romancılar, Murat Menteş, 200 syf., Alfa Yayıncılık, 2024.

ALPER KAMU, BEHZAT Ç. VE RUHİ MÜCERRET…

Alfa Yayınları tarafından yayımlanan ‘Ucuz Romancılar’, yazar tıkanması sorunundan mustarip üç yazarın, Alper Canıgüz, Emrah Serbes ve Murat Menteş’in dertlerine deva arama serüvenini anlatıyor. Menteş, kitabı “bariz ve doğal nedenlerle” bu üç yazarın en bilinen karakterlerine, Alper Kamu, Behzat Ç ve Ruhi Mücerret’e ithaf ediyor.

Roman boyunca karşımıza çıkan yan karakterlerin hepsi gerçek hayattan yahut ‘Ucuz Romancılar’ın kurgusal evrenlerinden tanıdığımız karakterler.

Belki de kurgunun evrenini en iyi anlatan, bir anda ortadan kaybolan yazarları aramak için romanın tam ortasında pat diye ortaya çıkarak anlatıcılık vazifesini de üstlenen afili hafiyemiz Alp Laçin O.

‘KOLEKTİF KABUSTA KAÇAK İŞÇİ’

“Romancılar, kendi yarattıkları karakterleri tanımıyordu. Karakterler de yaratıcılarının varlığından habersiz. Yazarların benlikleri silinmişti; her biri kim ise o değil; naylon evrende, sanrısal gerçekliğe raptedilmiş karton kişiler. Meslek icabı normallikten kuşkulanan adamlar, anormalliğin içinde yitmişlerdi. Kurmaca kahramanları da maaşallah bağımsızlığa kavuşmuş. İki grup, düş diyarında rastlaşmışlar. Burası, cehennem gezegeninin uydusuna benziyor. Ben de kolektif kabusta kaçak işçi konumundayım.”

‘Ucuz Romancılar’, hepsi “bir nebze vıttırıvızzık tipler” olarak tanımlanabilecek karakterlerini gerçekten alsa da hepsini absürt bir romanın olağanüstü koşullarına göre yeniden kurguluyor. Klasik bir Menteş romanının evreninde olduğu gibi boyutlar arasında sürekli gidip gelen, kâh fakirliğin dibine vurup kâh şatolarda yahut Boğaz kenarındaki yalılarda sefa süren karakterlerimiz bir yandan maceralarını yaşarken bir yandan da alametifarikaları sayılabilecek aforizma atışmalarını es geçmiyor, her sayfaya muhakkak altı çizilecek, üzerinde düşünülecek (daha doğrusu metnin hızına ayak uydurabilmek için sonradan düşünülmek üzere işaretlenecek) bir cevher bırakıyorlar.

Murat Menteş’in kendine has evreninde temponun bir an bile düşmediği, karakterlerin oradan oraya savrulup kendilerini akıl almaz maceraların içinde bulduğu, “bir solukta” değil, “soluksuz” okunan bir roman arayanlar için, ‘Ucuz Romancılar’ öne çıkan bir seçenek.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir